Pink: "Yemek yaparken kendimden geçiyorum."
Pink, Avrupa turnesi kapsamında 8 Eylül'de İstanbul, Parkorman'daydı. Bu vesileyle kendisiyle sohbet etme fırsatı bulduk; yeni albümünden, idollerden, gençlik yıllarından ve evlilik müessesesinden bahsettik.
"Evimdeyim şu an, Avrupa turnesi başlamadan önce, hazır fırsatım varken dinleneyim biraz," diyor telefonun diğer ucundaki ses. Pink, Los Angeles'taki evinden bağlanıyor bize. Belli ki uykudan yeni uyanmış, sesi çatallı, biraz da kısık geliyor. Afyonu henüz patlamamış, buna rağmen herhangi bir arıza çıkarmıyor, tam tersine oldukça sakin ve sevecen bir tavır sergiliyor. Sohbetin ilerleyen dakikalarında ise arka arkaya kahkahalar patlatıyor.
İlk İstanbul ziyaretini ve konseri nasıl hatırlıyorsun?
İyi bir konserdi, seyirci güzeldi ama aklımda kalan şey başka: Deniz! Suya atlayıp durmuştum, çok eğlenceliydi.
Bu kez daha fazla kalıp tatil yaparsın belki?
Çok uzun değil ama bu kez galiba iki gün kalacağım orda. Hem benim için çok özel bir anlamı olacak yeni İstanbul konserinin. 8 Eylül doğum günüm, hayatımda ilk kez doğum günümü sahnede kutlayacağım. Bu yüzden her şeye hazırlıklı olmalılar!
Sen gittiğin ilk konseri hatırlıyor musun?
Hatırlıyorum, Billy Joel konserine gitmiştim. Erkek kardeşimle gitmiştim ama midesi falan bozulmuştu galiba, bu yüzden konseri yarım bırakıp çıkmak zorunda kalmıştık.
Billy Joel fanı mıydın peki? Konserden erken ayrılmak zorunda kaldığınız için bozulmuş muydun?
Evet, çok bozulmuştum! Tam bir Billy Joel fanıydım.
Yeni albümün I'm Not Dead iyi iş çıkardı, halen de büyük ilgi görüyor. Bir önceki albümün Try This ise şöyle bir esip geçmiş, biraz da erken unutulmuştu. Sen de sıradaki albümünün adını bu yüzden I'm Not Dead koyduğunu söylemiştin, mesajın etkili oldu galiba?
I'm Not Dead derken tam olarak bunu kast etmemiştim aslında. Yani, onunla da ilgisi var tabii ama asıl mesele bu değil. Büyümekle ilgili bir başlık bu. Sürekli yeni bir şeyler öğreniyorum, bu hoşuma gidiyor. Gençlikteki gibi bunalımlı takılmıyorsun yaş ilerledikçe, hatta her anı doya doya yaşamak istiyorsun, "Ben daha ölmedim, daha yapacak, görecek çok şey var!" demek istedim ben de.
Peki 'rocker Pink'dense 'popçu Pink' daha çok ilgi mi görüyor sence?
Mainstream'i düşünecek olursak öyle tabii. Ama sırf böyle diye gelecekte yapacağım albümlerde kendimi kısıtlamam. Daha işim bitmedi, denemeyi seviyorum. Yarın bambaşka bir tarzla çıkabilirim karşınıza.
"Stupid Girls" çok konuşuldu, sözlerinin ve video klibinin de büyük etkisi vardı bunda. "Don't Let Me Get Me"de de (Missundaztood, 2001) benzer mevzuları irdeliyordun. Barbie modeli kız tipini asla kabul etmiyorsun, gençliğinde kendini hep çok dışlanmış mı hissederdin? Okulda çok mu çektin onlardan?
Kendimi hep öyle hissettim. O dışlanmışlık hissine bayılırdım ama. Kaykaycıydım, saçlarımı yeşile falan boyardım, kimin ne dediği umurumda olmazdı. Çok soru sorardım. Sırf gıcıklık olsun diye öyle takılırdım.
Paris Hilton bir albüm yaptı, şarkısı da dönüyor durmadan. Dinledin mi? Eğer öyleyse, beğendin mi?
Hayır. Yani dinlemedim. Ama biliyorsun, "Stupid Girls"de özellikle Paris Hilton'u hedef almıyorum. Ona karşı kişisel bir tavrım ya da kinim yok. Ben sadece o tip davranış biçimini uygunsuz buluyorum, gençlerin kendilerine daha doğru rol modeller seçmesini umuyorum. Şarkısını da henüz duymadım, duyar mıyım da bilmiyorum çünkü o tarz müzik dinlemiyorum hiç.
Sence genç hayranların arasında, şarkıda ve video'da vermeye çalıştığın mesajı kapıp aynen video klibin sonunda küçük kızın yaptığı gibi, yol yakınken dönmeyi tercih edenler oluyor mudur?
Umuyorum. Yani dergilerde, televizyonda, filmlerde ya da gazetelerde gördüklerinden etkileniyor insanlar. Bu, davranış biçimlerini de etkiliyor tabii. Kendimden biliyorum, gençliğimde ben de öyleydim, etrafta olup bitenlerden, kişilerden etkilenirdim. Havaya girerdim hatta, öyle olmak, öyle davranmak isterdim.
Senin idolün ya da rol modelin kimdi peki?
Janis Joplin, Madonna. Bir de Michael Jackson (gülüyor).
Michael Jackson için hala aynı şeyi düşünmüyor musun yoksa?
Yoo, hayır. Şimdi biraz tuhaf geliyor sadece. Ama düşününce anlıyorsunuz; o adamın yaptığı işlerin (müziğin) üstüne çıkan herhangi bir şey yapılamadı hala.
Konu Janis Joplin'den açılmışken; ortada Janis Joplin'in hayatını konu alan iki film projesi var ve bunlardan birinde (Gospel According To Janis Joplin) Janis rolü sana teklif edildi.
Evet, böyle bir proje vardı ve benim için çok da heyecan vericiydi. Ama şimdi Avrupa turnesine çıkıyorum, filmin çekimleri de tam bu sırada başlıyor. Çakıştık yani, rolü bu yüzden geri çevirmek durumunda kaldım. Onlar yoluna bensiz devam edecekler.
Bu yoğunluğun ortasında evliliği nasıl idare ediyorsun? Evlilik neler değiştirdi hayatında?
Çok da büyük bir değişiklik yok aslında, zaten beş yıldır birlikteydik. Sadece şöyle bir şey var, eskiden gezmeyi tozmayı, geceleri çıkmayı severdim. Şimdiyse boş olabildiğim her anı evimde geçirmek istiyorum. Çünkü ikimiz de çok yoğunuz. Böyle bir değişiklik oldu işte.
Nasıl bir eşsin peki, iyi yemek yapabiliyor musun mesela?
Elbette!
En iyi yaptığın yemek?
Kek yapıyorum, makarna yapıyorum, özellikle soslar konusunda uzmanım. Yemek yaparken kendimden geçiyorum resmen. Her şeyi deniyorum, bu işin sonu yok!
Paz Nis. 05, 2009 3:45 pm